Amsterdam sırlarını yalnızca keşfetmeye zaman ayıranlara açan bir şehir. Gündüzleri hareketli, bisikletler hızla geçiyor, kanallarda tekneler süzülüyor ve kafelerde insanlar keyifle sohbet ediyor. Ancak yağmurlu bir gece şehir bambaşka bir hale bürünüyor. Islak taşlar fener ışığında parlıyor, şehir size farklı bir yönünü gösteriyor. İşte tam da böyle bir gecede daracık sokaklarda yürürken şans eseri karşıma çıkan bir kapı beni yepyeni bir güzellikle tanıştırdı. Begijnhof Avlusu.

İçeri adım attığım anda şehrin gürültüsü kayboldu. Karşımda Amsterdam’ın tam merkezinde, yüzyıllardır ayakta kalan bir tarih, inanç ve huzur sığınağı duruyordu.
Begijnhof’un Tarihi: Özgür ve Dindar Kadınların Yaşamı
Begijnhof, Amsterdam’daki en eski avlulardan biri ve kökenleri 14. yüzyıla kadar uzanıyor. Burası Beguine adı verilen dindar kadınlar için kurulmuş bir topluluk. Bu kadınlar rahibelere benzer bir yaşam sürseler de aralarındaki en büyük fark ömür boyu yoksulluk veya itaat yemini etmemeleriydi. Bir manastır gibi kapalı bir düzen içinde yaşamak yerine istedikleri zaman topluluktan ayrılabiliyor, evlenebiliyor veya normal hayata dönebiliyorlardı.


Bu kadınlar avluyu çevreleyen mütevazı evlerde yaşıyor, hayatlarını dua, hayır işleri ve hasta bakımıyla sürdürüyorlardı. Çoğu öğretmen, hemşire ya da terzi olarak çalışarak kendi geçimlerini sağlıyordu. Bu yönleriyle Avrupa’daki ilk bağımsız kadın topluluklarından biri olmuşlardı.
Zamanla Begijnhof Amsterdam’ın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş. Şehrin dışındaki gürültülü pazarlara ve hareketli sokaklara karşın burası sessizliğin ve huzurun bir merkezi. Yüzyıllar sonra bile bu huzurun hala hissedildiğini yağmur altında yürürken fark ettim.


Amsterdam’daki Son Ahşap Ev: Houten Huis
Begijnhof’un en dikkat çekici yapılarından biri, Houten Huis (Ahşap Ev) olarak bilinen 1528 yılı civarında inşa edilmiş bir ev. Amsterdam’daki en eski ahşap evlerden biri olup, şehirde artık neredeyse hiç bulunmayan bir mimari tarzın son örneklerindenmiş.
Eskiden Amsterdam’daki tüm evler ahşaptan yapılırmış ancak büyük yangınlar yüzünden bu tür yapıların inşası yasaklanmış. Bugün, Houten Huis, şehrin Orta Çağ’daki halini hatırlatan nadir kalıntılardan biri olarak ayakta duruyor.

Gizli Kilise: Yasaklı İnancın Sığınağı
Amsterdam günümüzde hoşgörüyle anılsa da geçmişte dini özgürlük herkes için geçerli değilmiş. 16. yüzyıldaki Reform Hareketi sırasında Katoliklik yasaklandı ve Katolik kiliseler ya yıkılmış ya da Protestan cemaatler tarafından ele geçirilmiş. Ancak Beguine kadınları, inançlarından vazgeçmek yerine gizlice ibadet etmeye devam etmişler.
Bu nedenle bir evin içine gizlenmiş bir kilise olan Begijnhof Şapelini inşa etmişler. Bu gizli kilise, yasaklı Katolik inancının Amsterdam’daki önemli ibadet yerlerinden biri haline gelmiş.
Hemen yakınında ise İngiliz Kilisesi (Engelse Kerk) yer alıyor. 17. yüzyıldan beri burada bulunan bu Protestan kilisesi, Begijnhof’un dinler arasındaki tarihi dengeyi temsil eden iki ibadet yerinden biri.
Kilisenin içindeki loş ışıkta, eski tahta sıralarda oturup atmosferi hissettim. Yüzyıllardır süregelen dualar, eski kitapların kokusu ve titreyen mum ışıklarıyla burası Beguine kadınlarının kararlılığı ve inançlarına bağlılığının sessiz bir kanıtı gibiydi.


Bugün Begijnhof’ta Kimler Yaşıyor?
Son Beguine 1971 yılında hayatını kaybetmiş olsa da Begijnhof hala yalnızca kadınlara ait bir yaşam alanı olarak kalmıştır. Bugün burada yaşayan kadınlar buranın huzurlu ve manevi atmosferini korumaya devam ediyor.
Ziyaretçilere kapıları açık ancak buranın turistik bir nokta değil, özel bir yaşam alanı olduğu hatırlatılıyor. Bu nedenle içeride sessiz olunması isteniyor. Yürürken gördüğüm küçük tabelalarda, “Lütfen sessiz olun” yazıyordu. Bu, Amsterdam gibi hareketli bir şehirde nadiren bulunabilecek bir sükunet.
Eğer tarih ve gizli yerleri keşfetmeyi seven bir gezginseniz burayı mutlaka ziyaret edin. O küçük kapıyı aralayın, içeri adım atın ve şehrin geçmişinin size fısıldamasına izin verin.
Kalın Sağlıcakla