Dalgıçların Sualtı Ekosistemiyle İlişkisi

Bir tüplü dalış eğitmeni olarak sualtı dünyasında sayısız saatler geçirdim. Son zamanlarda deniz ekosistemleri hakkındaki anlayışımı derinleştirmek için dersler almaya başladım. Bu zaman zarfında beni en çok etkileyen yüzeyin altında her şeyin birbirine ne kadar bağlı olduğu oldu.

Tropikal denizlerin canlı mercan resiflerinden deniz çayırlarının dalgalı tarlalarına kadar sualtı dünyasını her zaman büyülü olarak tanımlamışımdır. Sualtı dünyası sadece seyretmesi nefes kesici bir yer değil, aynı zamanda Dünya’daki yaşamın temel taşlarından biri.

Mercan Resifleri: Dalgaların Altındaki Yağmur Ormanları

Mercan resifleri haklı olarak “denizin yağmur ormanları” olarak adlandırılır. Okyanus tabanının %1’inden daha azını kaplamalarına rağmen tüm deniz türlerinin %25’inden fazlasını barındırırlar. Bu inanılmaz bir biyolojik çeşitlilik. Balıklardan yumuşakçalara, kabuklulardan kaplumbağalara kadar bu ekosistemler, bağımlılık ve karmaşıklıkla iç içe geçmiş bir yaşam merkezi oluşturur.

Resifler aynı zamanda doğal bariyer görevi görerek kıyı şeritlerini fırtınalardan ve erozyondan korur. Turizm ve balıkçılık yoluyla yerel ekonomileri ayakta tutarak dünya çapında milyonlarca insana gıda ve gelir sağlarlar. Küresel ölçekte mercan resifleri karbon döngüsüne katkıda bulunarak iklim düzenlemesine yardımcı olur.

Deniz Ekosistemlerinde Besin Maddelerinin Rolü

Mercan resifleri gibi deniz ekosistemleri besin maddelerinin şaşırtıcı derecede düşük olduğu ortamlarda gelişir. Bunlara oligotrofik sular denir. Bu gelişimin nedeni verimliliklerinde yatar. Simbiyotik ilişkiler ve özel adaptasyonlar mercan gibi organizmaların besinleri etkili bir şekilde geri dönüştürmesine olanak tanır. Örneğin, mercan polipleri fotosentez yoluyla enerji sağlamak için simbiyotik algler olan zooxanthellae ile beraber çalışırlar. Buna karşılık mercanlar da alglere nitrojen ve diğer besinleri sağlar.

Bununla birlikte denge hassastır. Aşırı besin maddeleri, özellikle de azot ve fosfor bu ince ayarlı sistemleri bozar. Suda çok fazla nitrojen olduğunda – genellikle tarımsal akıştan veya arıtılmamış kanalizasyondan – alglerin ve zararlı mikroorganizmaların büyümesini körükleyebilir. Bu çoğalmalar mercanları boğar sonuç olarak güneş ışığının etkisini azaltabilir ve ötrofikasyon olarak bilinen süreç olan oksijen seviyelerini düşürebilir.

Azot: Çift Taraflı Bir Kılıç

Azot yaşam için gereklidir. Proteinlerin, DNA’nın ve klorofilin yapı taşıdır. Okyanusta amonyum ve nitrat gibi çeşitli formlarda bulunur ve fitoplankton ve deniz çayırları gibi birincil üreticilerin büyümesini destekler. Ancak aşırı miktarda verildiğinde azot önemli bir kirletici haline gelir.

Çiftliklerden, kentsel alanlardan ve atık su arıtma tesislerinden gelen akış genellikle okyanusa yüksek düzeyde azot taşır. Bu durum dünya çapında endişe verici sonuçlara yol açmıştır.

Mercanlarda Beyazlama: Yüksek besin seviyeleri mercan resiflerini strese sokarak onları beyazlamaya daha yatkın hale getirir. Mercanlar strese girdiklerinde simbiyotik alglerini dışarı atar, beyaza döner ve birincil enerji kaynaklarını kaybederler. Alglerin Aşırı Büyümesi: Fazla nitrojen alg büyümesini teşvik eder, bu da mercanlarla alan ve güneş ışığı için rekabet eder. Algler bir kez baskın hale geldiğinde, mercanların iyileşmesinin neredeyse imkansız hale geldiği bir ortam yaratırlar. Ölü Bölgeler: Aşırı besin maddeleri, çoğu deniz canlısının hayatta kalamadığı hipoksik bölgeler olarak bilinen oksijeni azalmış alanlar yaratabilir. Bu “ölü bölgeler” giderek daha sık ve yaygın hale gelmektedir.

Bir Dalgıcın Bakış Açısı

Dalgıçlar olarak değişiklikleri ilk elden görüyoruz. Birkaç yıl önce capcanlı olan bir resif şimdi yosunlarla kaplanmış ya da beyazlama sorunu yaşıyor olabilir. Azalan görüş, azalan balık popülasyonları ve ölü mercanların çoğalması başı dertte olan bir resifin işaretleridir. Bu değişiklikler sadece çevresel kaygılarla değil ayrıca deniz turizmine bağımlı olanların geçim kaynaklarını etkiler.

Bu konularda kurslar almak ve okumalarımı arttırmak dalış eğitmeni olarak rolüme yaklaşımımı değiştirdi. Artık becerileri ve güvenliği öğretmenin ötesinde dalıcılarıma yeni görevler veriyorum. Dalgıçları koruma çabalarına katılmaya, çevre dostu dalış operatörlerini desteklemeye ve karada sürdürülebilir uygulamaları savunmaya teşvik ediyorum.

İleriye Bakmak Deniz ekosistemlerinin güzelliği sadece görsel çekiciliklerinde değil, dayanıklılıklarında da yatmaktadır. Eğer şans verilirse resifler ve deniz çayırları iyileşebilir. Azot kirliliğini azaltmaya, habitatları restore etmeye ve sürdürülebilir turizmi teşvik etmeye yönelik girişimler Tampa Körfezi, Florida ve Maldivler gibi yerlerde şimdiden sonuç vermeye başladı.

Gelecek makalelerimde, azotun okyanusun dostu ve düşmanı olarak ikili rolünü daha derinlemesine inceleyeceğim ve küresel bir topluluk olarak zararlı etkilerini azaltabileceğimiz uygulanabilir yolları aktarmaya çalışacağım. Öğrendiklerimi paylaşarak, bize çok şey veren sualtı dünyasını korumak için başkalarına ilham vermeyi umuyorum.