Asya ülkelerinin hemen hepsinde olduğu gibi Japonya’da Tapınaklar ülkesi.Sokaklarda dolaşırken hiç beklemediğiniz köşe başlarında karşınıza çıkan tapınaklar Japonların dine bakışları hakkında ilgi uyandırdı bende.Ama bu soruya cevap aramadan önce burada dinin toplumsal değil bireysel bir bakış açısıyla yorumlandığını belirtmek isterim.Din, herhangi bir beklentiye girmeden sadece geleneksel olarak devamlılığını sürdürüyor.Zira günümüzde Japon halkının yüzde seksenden fazlası kendisini herhangi bir inanca bağlı olmayan yani ateist tanımlıyor.Ama geleneklerine bağlı bir toplum olarak özel günlerde rituellerinide sürdürüyorlar.
Japonya seyahati boyunca farklı günlerde farklı tapınakları ziyaret ettiğimiz için bu yazıda hepsinden topluca bahsedeceğim. Tokyo’daki en bilinen ve ziyaret edilmesi gereken tapınakların başında Asakusa’daki Sensoji Budist tapınağı geliyor.Çevresindeki işyerlerine ve evlere şans getirdiğine inanılan bu tapınak Tokyo’nun en eski tapınağı.Budizmin Japonya’ta gelişi Çin ve Korenin etkisiyle olmuş.İlk başlarda Budizmin karmaşık felsefesini anlamakta zorlanan Japonlar Çince okuyabilen elitlerin Çince metinleri çevirmesi sayesinde Budizmi öğrenmeye başlamışlar.Aslında o günlerde Japonların ilgisini ilk çeken nokta Budizmin sunduğu görsellik ve sanat.Benim gördüğüm kadarıyla günümüzdede Japonların Budizmle olan ilgisi aynı doğrultuda devam ediyor.
Bence görülmesi gereken bir diğer tapınak Meiji Jingu Shrine Shinto Tapınağı.Şehrin göbeğinde 170 dönümlük bir koruluk içinde yer alan bu tapınak aslında kısmen yeni sayılır.1920 senesinde inşaası tamamlanmış ve İmparatora sunulmuş.Shibuya gibi kalabalık bir yerden bir anda kendinizi yaprak dökmeyen dev ağaçların arasında bulunca dünyanın en kalabalık şehirlerinden birinde olduğunuzu unutuyorsunuz. Burası bir Shinto tapınağı . Her ne kadar Budizm ile benzerlikleri olsa ve birbirlerini tarih boyunca etkilemiş olsalarda Shintoizm farklı bir inanç sistemi.
Budizm kökleri Hindistana dayananve daha sonraları yayılan bir inanç sistemi fakat Shintoism Japonya’da doğmuş , Japon kültürü ve gelenekleriyle gelişmiş , yayılmış bir inanç.Shintoism doğada çeşitli formalarda bulunan Kami’ye inanıyor.Tanrı Kami belki rüzgarda , belki yağmurda , belki bazen durmadan akan bir nehir.İnsanlarda öldükten sonra Kami’ye karışıyor ve doğanın bir parçası olarak ataları ile buluşuyor.Şinto sisteminde benim gerçekten ilgili çeken kısım Şintoizmde mutlaklık olmaması.Yani mutlak doğru yok , mutlak kötü ve iyi yok.Herkes özünde iyi doğar fakat kötü ruhlar insanları kötülüğe sürükler.Önemli olan kötü ruhları kendimizden uzak tutabilmektir.Günümüzde hala Shintoizm hayatın içerinde geleneksel olarak devam ediyor.Evlilik törenlerinde ya da yeni taşındığınız bir ev için yaptığınız ufak bir rituelde ama hayatın içinde ve doğada.
Misyonerlik faaliyetleri ile Japonya’da Hristiyanlık yayılmaya çalışılmış olsada güçlü gelenekler karşısında pek yer edinememiş.Bugün çok ufak bir kesim tek tanrılı dinlere inanıyor ve özgürce gereklilikleri yerine getiriyor. Toplumun çok büyük kısmı dini sadece geleneklerinin devamı olarak koruyor.Din toplumun bir parçası haline gelmiş fakat kesinlikle topluma tek başına yön verebilecek bir güç değil.Öyle bir amaçta yok zaten.
Okuduğunuz için teşekkür ederim . Başka bir yazıda görüşmek üzere .